14 Ekim 2013 Pazartesi

Hâlâ Yaşıyorsan Bir Sebebi Var





Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür,ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.
Tolstoy

Çoğu insanın aksine kabristanları çok severim ben. Pek çok diriden daha iyidir ölüler. Zarar vermedikleri gibi öğüt verirler insana. Diriler gibi boş konuşmazlar. Konuşamazlar ama sonunda varacağım durağı hatırlatırlar bana. Haykırırlar sanki ziyarete gelenlere:“Ey yolcu bak da biraz ibret al, sonun bizimkinden farksızdır onu bil” diye.

Hâlâ yaşıyorsan bir sebebi var

Bizden daha şanslı hissetme kendini. Onu yalnız Allah bilir. Acıyıp durma halimize, ağlama bizim için. Şayet bizi görmene rağmen hâlâ boşa geçiyorsa günlerin, sen de en az bizim kadar acınacak haldesin. Doğduğunda hayat otobüsüne bindin sen de bizim gibi. Üstelik sen farkında olmasan da inmen için ikaz düğmene basıldı bile. Yanıp sönüyor ışığın. Ha durdu ha duracak otobüsün. Son durak denilecek; açılacak kapılar. İneceksin ister istemez. İşte o zaman soracaksın kendine neredeyim ben diye.

Hayat tramvay gibidir... Tam yer bulmuş, oturacakken bir de bakmışsın son durağa gelmişsin.
Camillo Sbarbaro

Hâlâ yaşıyorsan bir sebebi var

Tüm yaptığın nankörlük ve inkâra rağmen Rabbin sana hâlâ fırsat veriyor bak, hayattasın. Silkelen şöyle bir kendine gel. Şu an burada senin değil bizim yatıyor olmamız, senin henüz vaktini tamamlamamış olmandan. Senin sayende döndüğünü sanma dünyanın.Öldüğünde cenazende dökülen birkaç gözyaşının ardından haliyle herkes işine gücüne dönecek. Senden sonra da hayat kıyamete değin devam edecek.

Hâlâ yaşıyorsan bir sebebi var. Gidip bir uzan istersen az ilerdeki musalla taşına. Bedenin soğukluğunu hissederken, sen de birdüşün bu arada. Ya gelmesinde şüphe bulunmayan o an bu an olsa.

Şu an ölmüş olarak, çıplak bedenin beyaz kefene sarılı bir tabutun içinde hayal et kendini. Etrafında toplanan insanlar. Ardından okunan dualar. İşitmeye çalış sesleri. Bir an sor kendine ya şimdi ölmüş olsaydım ve hayata dair her şeyimi ardımda bıraksaydım,yaşarken ne yapmak isterdim.

Sor kendine insan iki günlük bir tatile bile çıkarken hazırlık yapıp ihtiyaç duyacağı şeyleri yanına alıyorken, sonsuzluk yolculuğuna çıktığım şu anda kayda değer neyim var yanımda? Boşa geçmiş bir ömrün hesabını vermek kolay olmasa gerek.

Vicdan terazisine koy hayatını. Ölç, tart kendini. Ne durumdayım diye. Amaçsız yaşadığın bunca yılın ardından en azından kalmışsa şayet önündeki yıllarını hayırlı işler ile geçirmeye çabala. Anlamlı kıl yaşamını. İnsan olarak, akıldan yoksun diğer canlılardan bir farkın olsun yaşarken. İstersen hayır ve iyiliklerle yaşamını güzelleştirmek senin elinde.

Yarın bambaşka bir insan olacağım diyorsun.Niye bugünden başlamıyorsun?
Epiktetos

Kaçma gerçekten. Zira bundan öte gerçek yok insana. Asilik yapma seni Yaratana. Emirlerinden dışarı çıkma. Yaşarken o dik başın dönmediyse bir kez olsun kıbleye, mezarında kıbleye bakacak merak etme. Kibrinden burnun havada gezdiysen bunca zaman. En ufak bir parça dahi kalmayacak senden geriye. Yürürken yeri delecek, göğe yükselecek gibi sanıyordun ya kendini bak yerin altına koyacaklar öldüğünde seni. Paranın her sorunu çözeceğine inanıp esiri oluyordun ya bak paranın geçmediği bir yere geleceksin.Duyabileceğin iki söz var geldiğinde buraya, yaşadığın hayatın sonunda: Gerçek dünyaya hoş geldin ya da gerçek dünyaya eli boş geldin!

Niceleri geldi neler istediler
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenlerde hep senin gibiydiler…
Bu dünya kimseye kalmaz bilesin
Er geç kuyusunu kazar herkesin
Tut ki, Nuh kadar yaşadın zor bela
Sonunda yok olacak sen değil misin?
Ömer Hayyam

Sahip olduğumuza inandığımız maddi şeylere gerçekten sahipmiyiz? Bizim ya da benim dediğimiz şeyler gerçekten bizim mi?Evet belki söz konusu şeyler üzerinde edinimden kaynaklı bir tasarrufumuzun olduğu söylenebilir ama nereye kadar bu aidiyet. Eli boş geldiğimiz dünyadan eli dolu giden biri var mı? “Benim” dediğimiz şeyleri yanında götürebilen biri? Ya da ölüme karşılık verilecek bir bedel var mı? Esasen pek çok kişi bu durumun apaçık gerçekliğinin farkındadır. Ama her şeye rağmen gözler yumulur, kulaklar tıkanır. Deyim yerindeyse deve kuşu misali başlar kuma gömülür. Bu gerçek ile yüzleşmek istemez insan. Çünkü tabiatının bir yönü aykırıdır zaten dünyevi hırslara kapılmaya. Ama köreltir o yönünü. Köreltir çünkü arzularıyla çeliştiği için rahatsız eder onubu durum. Kaçmak ister gerçekten. Unutmak. Hatırlamamak. Oysa unutması ya da hatırlamaması, değiştirmeyecektir bu gerçeği. Zamanı gelmiştir ve vakit ayrılık vaktidir artık. Nefesler tutulur. Ve uğrunda nelerin feda edildiği dünya hayatına veda edilerek bu kez gözler gerçek karşısında ister istemez yumulur. 

Ölünün dili olsa diyecek sana, Ben fırsatı kaçırdım tövbe et günahına…
Necip Fazıl Kısakürek



0 yorum:

Yorum Gönder