21 Haziran 2014 Cumartesi

Sonsuzluğa Doğru Yolculuk : Paralel Evrenler

Paralel Evrenler, sadece fiziğe değil edebiyat,felsefe gibi alanlara da konu olmuştur. Öncelikle konu hakkında yeteri bilgisi olmayan bazı kişiler , Paralel Evrenler ''Teorisi'' diyor. Bu oldukça yanlış bir tabirdir. Bilimde bir şeyin teori olabilmesi için deney,gözlem ve herhangi bir sorunsal var ise ona bir çözüm bulunması gerekiyor. Ancak gel gelelim Paralel Evrenler ile ilgili hiç bir deney,gözlem yapılmamıştır. Ve elimizde hiç bir argüman (somut olarak) bulunmamaktadır.

Peki, ''neye göre paralel evrenlerin olabileceğini düşünüyoruz?'' diye soracak olursanız ; matematiğe göre paralel evrenler olabilir. Bu tamamen matematiğin formel ve soyut bir bilim olmasından kaynaklanıyor. Çünkü sadece işlemler ile olaya bakacak olursak matematikçilerin birçoğu paralel evrenlerin olduğunu düşünüyor.

Paralel Evrenler'in varlığından ya da yokluğundan söz etmeden önce ''boyut'' kavramını çok iyi bir şekilde bilmemiz/çözmemiz gerekiyor. Çünkü fizikçilerin paralel evren(ler) diye tabir ettiği sonsuz paradoks tamamen boyutlara bağlıdır.

Şu an uzayın üç boyutlu olduğunu biliyoruz. Bizlerde uzayın içerisinde olduğumuza göre bizlerde üçüncü boyuttayız. Boyut kavramında biraz daha detaya inecek olursak; bir nokta düşünelim. Noktanın eni boyu ya da yüksekliği olmadığı için biz noktayı boyutsuz olarak nitelendiriyoruz. Bir doğru (çizgi) düşünelim. Doğrunun sadece boyu olduğu için doğruyu bizler bir boyutlu olarak düşünüyoruz. Bir dikdörtgen düşünelim. Bir dikdörtgenin eni ve boyu olduğu için bizler dikdörtgeni iki boyutlu olarak nitelendiriyoruz. Bir küp düşünelim. Küpün eni,boyu ve derinliği olduğu için bizler üç boyutlu olarak nitelendiriyoruz.

Bizler şu an üç boyut olduğunu biliyoruz. Yukarıdaki vermiş olduğum örneklere göre ''en, boy ve derinlik'' bir maddenin boyutunu belirlemektedir.

Peki ya üçten fazla boyut var mı? 
Bilim insanları (özellikle Paralel Evrenlere sıcak bakanlar) ''neden olmasın?'' diyorlar. Matematik , üçten fazla boyut olabileceğini söylüyor. Ancak gel gelelim bunu uygulamalı fiziğe yansıtacak olursak elimizde hiçbir veri olmuyor. Bazı fizikçiler olaya boyut açıdan değil maddesel açıdan bakıyor. Bildiğiniz gibi Big Bang'den sonra Evren, süpersimetri durumundaydı. Yani %50 oranında madde ve %50 oranında anti-madde vardı. Anti-madde ise kabaca maddenin zıt yüklüsüne verilen isimdir. Aynı zamanda birçok kuvvetin (bizim tespit ettiklerimiz kadarıyla) mutlaka bir başka kuvvet ile benzerliği olduğunu düşününce bilim insanları neden bir ''Anti-Evren'' olmasın demişlerdir?

Bu durumda ortaya şöyle bir senaryo çıkıyor. Şu an bizim evrenimizin içerisindeki her şey (İnsanlar,Dünya,Yıldızlar,Galaksiler,Enerjiler,Kuvvetler....) aslında başka bir evrende olduğu da söyleniyor. Ancak bu evreni görebilmek ve bu evrene gidebilmek için ise ''Boyut'' dediğimiz kavramı çok iyi bir şekilde anlayabilmek ve kullanabilmek gerekiyor.

Bazı bilim insanları ise olaya daha farklı bir açıdan bakıyor. Evrenin ilk anları ve evrenin oluşumuna bakacak olursak karşımıza ''Big Bang'' çıkıyor. Paralel Evrenleri savunan bazı fizikçiler Bir Bang'i kapağı açılan bir gazoza benzetiyorlar. Gazoz açıldıktan sonraki açığa çıkan her kabarcığı ise farklı bir evren olarak düşünüyorlar.

Dediğim gibi bilim insanlarının paralel evrenler adı altında birçok görüşü var. Kimi bilim insanları birçok evrenin kozmik bir deniz içerisinde bulunduğunu belirtiyor ve bu evrenlerin zaman zaman çarpıştığını düşünüyorlar. Ancak bu görüşün doğruluğu çok tartışılmaktadır. Çünkü iki evrenin çarpışması sonucu bizler neden bu çarpışmayı hissetmiyoruz? gibi bir soru açığa çıkıyor. Bu görüşü savunan bilim insanları bunun evrenin çok büyük olması ve çarpışma sonucu açığa çıkan enerji dalgalarının emildiğini söylüyorlar.

Son günlerde ise şöyle bir görüş Bilim Dünya'sını oldukça büyük bir çıkmaza sokmuştur. Karadelikler, çekim alanı içerisinde ne varsa emiyor. (Enerji,madde....) Peki bu emdiği madde ve enerji nereye gidiyor? Kimi bilim insanları karadeliklerin bu emdiği madde ve enerjiyi akdelikler aracılığıyla (karadeliğin tam tersi bir yapıya sahip) evrenin bir başka ucuna bırakıldığı düşüncesinde. Evreni bir basketbol topuna benzetelim ve basketbol topunda zamanla yumurtacık dediğimiz yapı oluşsun. Karadeliklerin emdiği bu maddelerin evrenin öteki ucuna atması sonucunda evrende bir şişme ve daha sonra şişen bu yapının evrenden kopup yeni bir evren oluştuğu söyleniyor. Buna ''Bebek Evren Senaryosu'' adı verilmektedir. Ancak bu teoriye göre ise küçük evrenin tam bizim evrenimizden ayrılma sırasında evrende bir yırtılma olması gerekiyor. Evrenin yırtılması sonucunda çok fazla enerji ve madde kaybı(karadelik oluşumu bile olabiliyor) olması gerekiyor. Bizler bunları fark edemediğimizden dolayı bu görüşte büyük bir çıkmaza giriyor.

Son olarak Evren, hayal edemeyeceğimiz kadar büyük bir yapıya sahip. İçinde bulunmuş olduğumuz evren bize fazlasıyla yetiyor. Bu yüzden bazı fizikçiler bunun araştırılmasını (Paralel Evrenleri) gereksiz görüyorlar. Başka evrenler varsa bile şu an ki teknolojiyle onları bulma ya da iletişim kurma gibi olasılığımız yok. Öyle ki, başka bir evren varsa bile sınırlarını görme ihtimalimiz yok.



Alıntı : http://www.bilimedair.net/2013/06/onsuzluga-dogru-yolculuk-i-paralel.html

0 yorum:

Yorum Gönder