Yukarıdaki mealde, kırmızı renkle işaretlediğim kısımlar, ayetin Arapça
orijinalinde kesinlikle yoktur!
Ayetin kelime kelime çevirisi şu şekildedir:
Ve in hiftum: Şayet korkarsanız
ellâ tuksitû: doğru/adaletli/ölçülü davranmamaya
fî’l-yetâmâ: yetimler hususunda
fenkihû: öyleyse nikahlayın
mâ tâbe: uygun/temiz/ahlaklı/güzel/helal olanı, hoşa gideni
lekum: sizin için
mine’n-nisâi: kadınlardan
mesnâ ve sülâse ve rubâa: ikişer, üçer, dörder
fe in hiftum: ve şayet korkarsanız
ellâ te’dilû: adaletli davranmamaya
fe vâhideten: öyleyse bir taneev veya
mâ meleket eymânukum: sağ ellerinizin/yeminlerinizin/gücünüzün
sahip olduğunu
zâlike ednâ: işte şu en uygunudur
ellâ teûlû: haksızlık etmemenize
Arapçada yetîm kelimesi, ergenlik çağına ulaşmadan önce, babasını kaybeden çocuklar için kullanılır (Müfredat).
Ayete, herhangi bir kelime ilavesi olmaksızın, şöyle bir meal verilebilir:
Dikkat edilirse, burada bahsedilen evlilik ikinci, üçüncü, dördüncü… evliliklerdir.
Yani, kişi zaten birinci evliliğini yapmıştır ve şayet ayette bahsedilen kadınlarla
evlenecek olursa bu, onun ikinci evliliği olacaktır.
Kuran’da birçok ayet vardır ki, bunları tam olarak anlayabilmek için, başka
ayetlere de bakmaya ihtiyaç duyarız. Acaba Nisa/3’te bahsedilen “kadınlar”
kimlerdir? Niçin, yetimler konusunda bir haksızlık oluşmaması için, onlarla
evlenilmesi tavsiye edilmektedir? diye sorduğumuzda, karşımıza Nisa suresinin
127. ayeti çıkmaktadır.
Nisa/127. ayetin meali şu şekildedir:
“Kadınlar hususunda senden fetva isterler. De ki: Allah onlar hakkında size fetva
veriyor: Kendileri için yazılmış olan şeyi kendilerine vermeyip, nikahlamak
istediğiniz kadınların yetimleri; çocuklardan zayıf olanlar ve yetimlere adaletle
bakmanız konusunda, Kitap’ta size okunan şeylerdir! İyilik adına ne yaparsanız,
muhakkak ki Allah onu bilendir!”
“Yetâmâ’n-nisâi” ifadesi bir isim tamlamasıdır ve anlamı “kadınların yetimleri”dir.
Maalesef, birçok mealde bir sıfat tamlamasıymış gibi, “yetim kızlar” şeklinde
tercüme edilmektedir. Oysa eğer bir sıfat tamlaması olsaydı, yetâmâ kelimesinin
de el-takısı alarak marife olması veya nisâ kelimesinin nekre olması gerekirdi.
Sıfat tamlamalarında, sıfat ve mevsuf arasında marifelik ve nekrelik açısından uyum olması şarttır. Oysa bu ifadede böyle bir uyum yoktur; yetâmâ kelimesi
başına harfi tarif almamıştır. Bu da, söz konusu ifadenin bir isim tamlaması
olduğunu çok açık bir şekilde göstermektedir ki bunu, Arapça bilen herkes, çok
rahat bir şekilde anlayabilir.
İşte Nisa/127. ayet, Nisa/3. ayette bahsedilen yetimler ve kadınlar hususundaki
kapalılığı böylece gidermekte ve bizi şu sonuca ulaştırmaktadır:
Nisa suresinin 3. ayeti, babaları ölmüş yetim çocuklara sahip çıkmak için, ikinci,
üçüncü, dördüncü… evlilikleri yapmaya ruhsat vermekte ve bunu da “adalet”
şartına bağlamaktadır. Nitekim, tarihi kaynaklarda, peygamberimizin ve birçok
sahabinin, kocalarını savaşlarda kaybetmiş kadınlarla evlendiklerinden ve bu
kadınların yetimlerine sahip çıkarak, onlara adaletli bir şekilde baktıklarından
bahsedilmektedir.
En doğrusunu Allah bilir!
Alıntı : http://www.hakkadavet.net/nisa3.pdf
0 yorum:
Yorum Gönder